29 Temmuz 2008 Salı

Çocuk/su



Çocuk/su


Ben
Küçükken
Ay da küçüktü
Iki parmagimin arasina sigacak kadar

Küçük küçük adimlarla yürüsem de
Uzamazdi gündüzler
Her gece devler kaçirirdi beni
Muskam olmasa

Geceyi günesin gölgesi zannederdim
Düsünürdüm:
Zencilerin gölgesi beyaz midir
Ya kardanadamlarin
Babam bilmezdi ki bunlari
Anlamazdi da o gelmeden
Bütün bulutlarin melek oldugunu

Babam Ali’yi severdi
Ben kovboylari
Babam inanmazdi da
Ali’nin Kizilderili olduguna
Hem Tommiks Ali’yi döverdi
Zülfikar da kovboylari kesmezdi ki

Sonra
dizlerimdeki yaralari madalya bilip
Kamistan atima biner
Takardim çetemi pesime
Ben
Babama kizardim bazen:
“Ölürsem görürüsün”

Aglamistim bir hayat bilgisi dersinde
Kari meleklerin atmadigini ögrenince
Tanimadigim her yazi kutsaldi benim için
Bilyelerim üstüne yemin eder
Gelecek zamanli siirler yazardim:
“Ben büyüyünce çocuk olacagim baba”


Tahir Akay

20 Temmuz 2008 Pazar

Senden Sonra Hiç Acım Olmadı


Senden sonra hiç acım olmadı
Ne deliliğim kaldı sevdadan yana ne de aşka inancım bir damla
Oysa ben seni severken hiç acı çekmemiştim
Ne olduysa, sen beni sevince oldu
Bir zaman varlığını arzulayan gönlüm
Yeri geldi yokluğunu aradı durdu
Yazık, sevilme süreni kendin kısalttın
Artık dönmesen de olur

Hem sen, yokken daha güzeldin
Hem sen, varlığında tanıdığım sen değildin
Yine sevilirdin bu kadar
İnan dönüşüne bağlı değildi sevdamın ağırlığı
Yokluğuna ve imkansızlığına direnmek,
Herşeyden daha anlamlıydı

Eğer dönmeseydin, ne yapar ne eder gözlerini tedarik ederdim biryerlerden
Elini en karanlıklarda bulup tutardım
En azından oyuncağıyla oynayan çocuk gibi kırmadan, kırılmadan
Kendi kendime severdim seni,
Artık dönmesende olur,

Herşeyin ikincisi yenilgidir,
Her dönüş ispatıdır biraz da kaybetmişliğin
Maluptur ileriye bakamayan
Bakamaz ki bir türlü pişmanlığından
Onu tutar geride bıraktığı her neyse
Daha da bağlanır ardında kalana
Terkedilen çabuk büyür, hüzün kalana düşsede
Pişmanlık hep gidenin payına
Ayrılık zor zanaat, kimse yüzde yüz gülemez
Kimse yüzde yüz gidemez
Giden dönüyorsa, sevdiğinden değil kaybettiğindendir
Ve aradığını bulamadığından
Dönene kapıyı açmayın
Sevseydi o, gitmezdi hiç bir zaman
İşte bu yüzden dönene kapılarınızı birdaha asla açmayın

Ve sen
Gelme..!

O kapı hiç açılmayacak sana
Eski rüzgarların sözü geçmez terkettikleri dağlara
Geceye yeni şiirler gerek, gemiye yeni fırtına
Her eylüle başka yağmur
Kalana taze baharlar lazım
Ve gidene biraz yürek
Kaçanlar pişman şimdi
Kalanlar, sevmeye devam edecek.

Şimdi biz ayrıldık ya
Birkaç gün sendeleyerek yürürüm
Ayağım takılsa da düşmem
Yine doğrulurum biliyorum,
Yaşadığım tüm aşkların üzerine yemin ediyorum
Ben artık senden vazgeçiyorum


alıntı

Tanrı Adıyla



TANRI ADIYLA..

Biliyorum kızacaksın ama,


Bu gecede sendeyim deli yar

Karalar çalmışım kendime

Hayat durmuş,ben durmuşum sen giderken..


Biliyorum kızacaksın ama,

Avucumda cam kırıkları

Yüreğime usulca kan damlıyor

Beyaza karalar çalmışım

Zamana baş kaldırsam da

Saat durmuş,gün doğmak bilmiyor

Deli sevdam yanıyor deli yar

Yüreğim hasret gönlüm sevdanda

Kara sevdan hala koynumda

Koca dünya boş,bedenim firarda

Gün kara ama kapkara..


Biliyorum kızacaksın ama,

Delirmişcesine , kudurmuşcasına yollar benim artık

Yüzüm buruşuk,saçım darmadağın

Şiirsizim,sensizim birde

Yapayalnızım..

Sekiz çizmiş ayaklarım

Aklım yine sana gitmiş

Karalar yazmışım kendime

Deli olmuşum serseri olmuşum

Anla deli yar,yine senden kalmışım..


Biliyorum kızacaksın ama,

Kara gözlerine haykırıyorum

İçtiğim her yudum suda

Her bir ekmek parçasında

Attığım adımın arasında

Açılan kapıda,beklediğim camın ardında

Kokunu koyduğum yastıkta

Yüreğime damlayan kanda

Kanayan yaralarımda

Ardından akan yaşta

Kızsan da sen vardın..


Sen kızsan da,

Seviştiğim karanın adıyla

Sana uzanan ölüm adıyla

Birde tanrı adıyla

Sevdim seni deli yar,sevdim seni..



Nurullah AYDIN

Beleş Yaşam




BELEŞ YAŞAM...

Tut ki yolumu kaybetmişim,yolsuzum

Bedava gelmiş beleşe gidiyorum belki

Açım cebim delinmiş şarapsızım

Kalemim kırık kağıdım yok yağmursuzum

Olamaz mı beklide çıldırmışım..

Tut ki rüzgara kapılıp savrulmuşum

Toprağı koklamış cemre düşürmüşüm

Yağmura tükürmüş güneşe küfretmişim

Dirsek çürütmüş okumuş adam olamamışım

Dedim ya,

Bedava gelmiş beleşe gidiyorum belki..

Tut ki tutunamamışım hayata

Tanrılar sofrasına meze olmuşum

Şeytanları koynuma dost bilmişim

Duam yok kitabım yok sen yok

Yoklar arasında yok olmuşum,yokmuşum..

Tut ki sevmişim seni , sevişmişim

Rüzgara kapılıp bir daha yenilmişim

Soru yok cevap yok sen yok olmuşsun

Ardında yanmış yanında yanılmışım

Dedim ya,

Senle gelmiş sensiz gidiyorum belki

Kime ne ,

Bedava gelmiş beleşe gidiyorum belki...

Nurullah AYDIN

18 Temmuz 2008 Cuma

Hatrına Düşeceğim


Hatrına Düşeceğim

Kopkoyu bir sis içinde bir akşam
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında uzun uzun
Ağlayacaksın Ağlayacak.!

Boğazında bir şeyler düğümlenecek
Ah yanımda olsaydı diyeceksin
Tüm yıldızlar gülecek haline Ay'da göz kırpacak
İliklerine isleyecek bensizlik
Kahrolacaksın...!

Bir sigara tüttüreceksin ihtimal
Ufku seyredeceksin saatlerce
Bir rüzgar kopçalayacak yüzünü
Sonra hayalim gelecek karşına
Bir şiirimi mırıldanacaksın
Hıçkıracaksın..!

Gönlünden atamadığın gibi kafandan da
Silemeyeceksin beni düşlerine gireceğim her gece
İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü
Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
Anlayacaksın..!

Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
Kafan gibi kaleminde islemeyecek
Unutmak isteyeceksin her şeyi
Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi
Kıvranacaksın.!



Alıntı.

Sarı Odalar



Sarı Odalar

Ben senin hayatından gittim oğlum
Hadi yerime koy birini koyabilirsen
Ben senin hayatından gittim oğlum
Hadi dur o sarı odalarda durabilirsen

Ben, sen sen diye bittim oğlum
Hadi bakalım unut unutabilirsen
Ben seni yudum yudum içtim oğlum
Hadi ol eskisi gibi olabilirsen

Uzak, benden aşk uzak artık
Kanun mudur bu yasaklık
İnan içimde yok fesatlık

Alırım başımı giderim efeler gibi hey
Efeler gibi hey


Sezen Aksu

Saati Yok Eremi Yok



Saati Yok Eremi Yok

Aşktan yana söz duyunca
Ben hep seni düşünürüm
Uçsuz hayaller boyunca
Ben hep seni düşünürüm

Yıldızlar kayar yüceden
Renkler sıyrılır geceden
Yüreğim sızlar inceden
Ben hep seni düşünürüm

Aklın ucu değer hiçe
Yol ararım içten içe
Kainat uyur sessizce
Ben hep seni düşünürüm

Korkunun bittiği yerde
Haz duyarım perde perde
Bir mezar görsem bir yerde
Ben hep seni düşünürüm

Zaman hep sonsuza akar;
Meyve dökülür, dal kalkar
Çiçeklere bakar bakar
Ben hep seni düşünürüm

Rüzgar eser ilden İl'e
Sağlıkta bitmez bu çile
"Var"dan öte, "Yok"ta bile
Ben hep seni düşünürüm


Abdurrahim Karakoç

16 Temmuz 2008 Çarşamba

Ayrılık


AYRILIK

Biz çocukken, tepesinde bir dantela örtüyle başköşede duran yeşil ışıklı ahşap radyomuzdan, hüzzam makamında ayrılık şarkıları yayılırdı salona:
"Ayrılık, ümitlerin ötesinde bir şehir"di o zamanlar;
"...ne bir kuş, ne bir haber, ne de bir selam gelir"di.
"Yaman kelime"ydi ayrılık; "benzetmek azdı ölüme"...
Ve her kim uğrarsa bu zulme, "gündüzü olurdu gece..."
Selahaddin Pınar'ın tamburu "Ayrılık yarı ölmekmiş/ o bir alevden gömlekmiş" diye inler ve sorardı:
"Ey sevgili sen nerdesin/ nerdesin ey sevgili?"
"Çerağ" nedir bilmezdik; ama Sevim Tanürek, "Alev alev çerağız biz/ Ayrılsak da beraberiz" deyince bir yangın fitili tutuşurdu yüreğimizde...
Sonra Zeki Müren çağlardı, tane tane söyleyerek:
"Aynı bedende can gibiyiz/ cana can veren kan gibiyiz/
Yanıp da bitmez kül gibiyiz/ biz ayrılamayız/
Eller ayırsa bile/ yollar ayırsa bile/ biz ayrılamayız."
* * *
Büyüdük; o "çerağ" da içimizde büyüdü alev alev...
Sevdalandık... ayrıldık... yandık.
Ayrılıkla ölümü, biz de Abdürrahim Karakoç'un "Mihriban"ıyla kıyasladık:
"Ayrılıktan zor belleme ölümü/ Görmeyince sezilmiyor Mihriban..."
Timur Selçuk, "Ayrılanlar için" değil, bizim için çalıyordu:
"Ne kadar acı olsa / ne kadar güç olsa/ Her şeyi, evet her şeyi unutmalı"ydık.
"Kalırsa içimizde bir derin sızı kalır"dı.
* * *
Derken vuslat kolaylaştıkça; basitleşti ayrılmalar da...
Kocamaya bir yastık yetmez oldu.
Sönenin son ateşiyle yakılan sigaralar gibi; ayrı düşülen yavuklunun hasreti, yeni bir aşkın kollarında giderildi.
Ve günün birinde Ajda Pekkan, "başı yukarda meydan okuyarak hayata", ayrılıkların üzerindeki o kırık yeniklik duygusunu silip attı:
"Arkanı dön ve çık istenmiyorsun artık" diye kovaladı eski sevgiliyi:
"Bir zamanlar sen de bana acımadın/ yalnız kaldım/ Yıkılmadım ayaktayım."
* * *
Herkes bu çıkışı bekliyordu sanki...
"Ümitlerin ötesindeki o şehir" bir anda tarumar oldu.
Bir baktık ki 20. yüzyılla birlikte, ayrılan yollarda söylenen şarkılar da değişmiş, herkese bir güven gelmiş.
"Aşk dediğin geliyor, geçiyor" diyen Hande Yener, ayrılığın onuncu gününde eski sevgilisine "Yalnız değilim, sıkılmıyorum" mesajı göndermiş.
Nazan Öncel, bir vedalaşmayı "Jetonu mu yoktu, aramadı gitti/ velhasıl bitti" diye özetlemiş.
Sonra jeton da tarih oldu.
Ayrılık acısının ilacı bulundu.
Demet Akalın bir yıl önce "seve seve" ayrıldığı sevgilisiyle "İsim neydi çıkaramadım/ adın neydi hatırlamadım" diye kafa buldu.
Şimdilerde dillerde gezen bir yaz şarkısında ayrılıklara iyi gelecek formülü açıklıyor:
"Hemen yeni bir aşk bulunur, yerin çabuk doldurulur/ Sevgilimi koluma takarım/ Bebek'te üç beş tur atarım/ Olmadı bi de sinema yaparım/ gördüğün gibi çok unutkanım."
* * *
Dedim ya, ayrılığın eski tadı yok.
Şarkılardan belli...

Alıntı
.

14 Temmuz 2008 Pazartesi

Bu da Geçer




Bu da Geçer

Dur dedim kendime
Dur geçer bu da geçer
Unutursun yarın olur
Yeni gün gelir
Yeni aylar
Yeni mevsimler
Yeni yıllar

Bu da geçer unutursun
Yaşamak için buna mecbursun

Sabah baktım aynaya
Ama her sabah ki gibi değil
Derinden baktım bu defa
Bir yabancı gibi
Yüzümü incelemeye çalışan bir yabancı
Çizgilerim
Gözümün içindeki izler
Dur geçer dediğim her şey
Unutursun dediklerim
Gidenler, gelenler, dönenler dönmeyenler
Babam, yitip gidenler, dostlarım
Geri gelmez çocukluğum
Ankara sokakları, ayaz yürüyüşler
Yeni günler yeni aylar yeni mevsimler
Yeni yıllar geçmiş
Unutmuşum bu da o da her şey geçmiş

Ve bu izler
Çizgilerim
Gözlerimin içi
Yüreğime döndü ayna
Ruhum ağlıyordu
Sabah fark ettim
Her şey yerli yerinde
Unutulmamış, geçer gibi yapmış
Sinsice içime sinmiş
Derinlere değil yüreğime yerleşmiş
Ama günler
Yeni aylar, mevsimler, kaç yeni yıl gelmiş
Geçmiş

Çekildim aynanın önünden
Bir bardak su aldım oturdum koltuğa
Dur dedim kendime
Bir nefeslik ömür değil mi zaten
Ne bekledin hayattan

Bu da geçer
Bu da geçer…

Ayşin Uluğ

Her Şey Sende Gizli


Her Şey Sende Gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...


Can Yücel

HAYAT…


HAYAT…

Gidene kal demeyeceksin. ..
Gidene kal demek zavallılara,
Kalana git demek terbiyesizlere,
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır
Kimseye hak etmediğinden fazla değer verme,yoksa değersiz olan hep
sen olursun...

Düşün...
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter...
Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme, tükettirme içindeki yaşama
sevgisini...
Ya çare sizsiniz yada çaresizsiniz. ..

Öyle bir hayat yaşadım ki cenneti de gördüm cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum
Oynadım.
Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum okudum anlamadım.

Kendi kendime konuştum bazen evimde, hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki söz ver kendine
Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin,
Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin.
Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman hep acele etmem bundan anladım.

NIETSZCHE

13 Temmuz 2008 Pazar

Kendine Benim Için Bir Gül Ver



Kendine Benim Için Bir Gül Ver

sensizlikle flört etmeyi sen degil
sensizlik bilir
sesi ses/sensizligi sensizlik bilir

korkma, sana aşki ögretmeyen kendinin
ellerinden tut!
çok agrimiş kendinin, siyah
ve ayaz kendinin
hep avuttugum düşler için bana bir gül ver...

*

bak, palandöken daglarinda karlar erimiş
teknelerde kol kola bahar sulara inmiş
daglar için, sular için bana bir gül ver
bir gül ver söküldügüm günler için

- ve önce kendinin ellerinden tut! -

*

kendimin ellerinden tutunca
içimden nehirler gibi akmak geliyor
yollara çikmak, yolculuklara bakmak geliyor
geberesiye içip salaş meyhanelerde
buralardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor

tutunca kendimin ellerinden
pusulasiz gemilerde yatmak
yaşli ve şefkatli bir azizenin koynunda
sabaha dek kipirtisiz susmak geliyor

sevgilim, iyi insan, tutunca ellerimden
ömrümün içinden akmak geliyor...

*
sessizlik sensizligi ezbere bilir
sensizlik her şeyi bilir...


Yılmaz Odabaşı

Hapishane Şarkısı





Hapishane Şarkısı

Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül, aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma...

Dışarda deli dalgalar
Gelir duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma...

Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir yüzü
Deniz gibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma...

Dertlerin kalkınca şaha
Bir küfür yolla Allaha...
Görecek günler var daha
Aldırma gönül, aldırma...

Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül, aldırma...


Sabahattin Ali

Nuyageva



Nuyageva

Doruktan uzattıkça mercan bakışlarını
Bazen güneşe bakan gülleri hatırlarım
Yaprakları en ücra yıldız kanatlarından
Ezgiler sağnak sağnak iner dudaklarından
Bazen fosforlu bir gemi belirir ufukta
Köpürür ülkemin siyah koylarında
Aralayıp susamış mekan bulutlarını
Doruktan uzattıkça mercan bakışlarını
Bazen bir kapı açılır rüyalarımda
Sonsuzluk çiçek tozu, dökülür avuçlarıma...

O nasıl maceraydı, o nasıl düştü
Çevresine ihtilal kuzgunları üşüştü
Ay görünce düzenli ışıyan gözlerini
Hıçkırıklı bir mendil gökten kıyıya düştü
Öyle maktül bir esaret boşaldı ki doğudan
köleler ata bindi, sultanlar yaya düştü
Nuyageva bir gümüştü, tılsımlı bir gülüştü...


Nurullah Genç

De Gülüm



De Gülüm

de gülüm! De ki: ela bir günde gelecegim
istanbul darmadagin olacak, saçlarim
darmadagin. Hepsi, darmadagin!
üzülme gülüm! Toparlanacagiz, birlikte,
ayaga da kalkacagiz, yürüyecegiz de gülüm
hem de çelikten topragini dele dele hayatin!

de gülüm! De ki: bitmiştir umut, bitmiştir
sevgi, bitmiştir güven!
güven bana gülüm!
sana bitmemişligi ögretecek, tattiracaktir
hasretten-hakikaten-ten degiştiren yüzüm!

göreceksin gülüm! Bekle!
hirslarimiz, acilarimiz gitgide ihanetlere
hainlere, ezilmelere alişacak..
göreceksin-sevinçten aglayacaksin gülüm-ki
işte o vakit bana-dogrudur!-
şair olmak, seni sevmek pek çok yakişacak!

bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var,
sokaklar var, kediler!
inan bana gülüm, ölüm yok bir tek! ölüm yok bize!
ölüm inananlar için sessizce
kara kapli kitaplardan çikartilacak..
göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin!
artik hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz
bu dünyada, yapayalniz, umarsiz kalmayacak!


Küçük İskender

Bana Gel Deme





Bana Gel Deme

Ayağım ayağıma dolaşır sonra
Gözlerim büyür büyür, kocaman olur
Bakarsın dilim tutulur, hiç konuşamam
Bana gel deme!

Bırak umutsuzluğum bende kalsın
Yokluğunda eriyeyim bırak
Gözyaşlarım yağmurlaşır diyorum
Bana gel deme!

İşte resimlerine bakıp avunuyorum
Hayallerim yetiyor bana ne güzel
İnan dudaklarını ısırabilirim
Bana gel deme!

Zaten ölesiye hasretim aydınlıklara
Ve bitimsiz bir özleyiş bendeki
Kanatlanabilirim, uçabilirim belki
Bana gel deme!


Ahmet Selçuk İlkan

Unutursun (Mihribanım)




Unutursun (Mihribanım)

Unutmak kolay mı? deme
Unutursun Mihriban'ım
Oğlun kızın olsun hele
Unutursun Mihriban'ım

Zaman erir kelep kelep
Meyva dalında kalmaz hep
Unutturur bir çok sebep
Unutursun Mihriban'ım

Yıllar sineye yaslanır
Hatıraların paslanır
Bu deli gönlün uslanır
Unutursun Mihriban'ım

Süt emerdin gündüz gece
Unuttun ya büyüyünce
Ha işte tıpkı öylece
Unutursun Mihriban'ım

Gün geçer azalır sevgi
Değişir her şeyin rengi
Bugün değil yarın belki
Unutursun Mihriban'ım

Düzen böyle bu gemide
Eskiler yiter yenide
Beni değil, sen seni de
Unutursun Mihriban'ım


Abdurrahim Karakoç

Ümitsiz Aşklar İçin



Ümitsiz Aşklar İçin

Ben ümitsiz aşklar için yaratılmışım
Ayrılıklar için, sonsuz kederler için
Ne zaman ta derinden sevsem bir kadını
Ezilmeli yeni açmış gülleri kalbimin
En güçlü zehir olmalı aşk dediğin
Alkol gibi damarlarıma yürümeli
Sarmalı her yanımı gece olunca
İçimde bir çıbancasına büyümeli
İnsan sevince her gün bir kez ölmeli
Her gün bir başka yerine saplanmalı o kurşun
Yollara düşmeli, perişan deli divane
Erimeli potasında o garip var oluşun
Artık uzak bir anıdır huzur ve sükun
O büyük yangın başlamışsa yürekte
Bir gün gelir de bu çaresizliğin
Aranır bütün tesellisi ölmekte
O yerde sevilmek de yalan sevmek de
Nereye baksan dizboyu karanlık
Boşuna bir ışık arama göklerde
Her şeyinle aşkın içindesin artık
Böyle gitgide derinlere çeker o bataklık
Orada ölümsüz olur nice kara sevdalı
Sevmek, hiç sevilmeden; korkunç güzel
Aşk dediğin karşılıksız olmalı.


Ümit Yaşar Oğuzcan

9 Temmuz 2008 Çarşamba

özledim seni...











özledim seni...

ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
'git artık' demek
'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa'
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek



Can Yücel