2 Aralık 2008 Salı

Her çiçeğin adı hıçkırık



Her Çiçeğin Adı Hıçkırık

Sesine dokunsam sesim kırılır
kirpiğine dokunsam kirpiğim
yaralı bir serçeyiz incecik dallarda
nereye tutunsak bir yanı kırık

bir ince gönül sızısıdır bizimkisi
bir ince aydın duyarlılığı
sahte gülücükler ürkütür yüreğimizi
pazarlıklı dostluklar
güzellikler ki,
yedeğimizde kıyısız bir deniz artık

kötü zamanların yitik öyküsü hayatımız
karanlık her sokakta ışıklı acılar topluyoruz
bir açıp bir soluyoruz kendi içimizde.
ağaçta titreyen yapraklar gibi,
acı çekmeye yazgılı ömrümüz.
geceler boyu yalnızlık çekiyoruz
yürekler boyu sevda
ıslandıkça ıslanıyor duygusallığımız
Her yağmurun adı gözyaşı
Her çiçeğin adı hıçkırık

bir yanımız göğün üşüyen yıldızları
bir yanımız umudun sancıyan sızıları
nehir nehir yalnızlıklar akıyor içimize
her gece bir çocuk alıp başını gidiyor
bir çiçek küsüyor bahçesine her gece
mevsimler bölüşmüyor artık sevdaları
hangi hülyaya uzansak avutmuyor
bir kanadı kırık gönül kuşumuzun
ne yana vursak ayrılık

oysa sevmekti en çok yüreğimize yakışan
seherin umut veren güzelliğini
bahar çiçeğinin çiğini
tomurcuğunu ayışığının
düşlerimize dökmekte ustada olsak içimizdekileri
şimdi günler yorgun, geceler yorgun, biz yorgunuz
yine de herşeye rağmen ne güzel
benim ayakta kalışım, senin yıkılmayışın
sarsada kuyularımızın derinliğini karanlık

Nuri Can

30 Ekim 2008 Perşembe

Ben seni beklerim


Ben seni beklerim

İnan bana
Sonsuzla beraber otururuz karşı kaldırımda
Arabalar geçer gider, güneş doğar batar
Ben, yine seni beklerim

Arada bir içim sıkılır
Kırılırım sana, bana hiç bakmamana
Gülmene, ama sadece dudaklarınla
Gelmene, ama başkalarına
Sevmene, ama herkesten fazla değil
Ben seni, bu umarsız halinle beklerim

Uzatırım ellerimi zamanlı zamansız
Kalır havada
Ne yapacağımı bilemem, kaybetme korkusuyla
Bir laf atarım ortaya ve gülerim kahkahalarla
Yalandan da olsa
Ben seni, çaresiz kapılarda beklerim

Ruhum titrer, üşürüm mavi akşamlarda
Çok üşürüm
Sarılmak isterim, doygun sevdana
Sığınmak isterim, kalbinin az köşesine de olsa
Yetinmek isterim, yetmeyeceğini bile bile
Ben seni, bencilce beklerim

Yıldızsız gökyüzünde ay oluveririm
Pencereden izlerim, acırım kendime
Ben senden, ben herkesten uzağımdır artık
Olsun Zaten,
Ben seni, uzakta beklerim

Beyaz bir karanfile bürünür bazen sevgin
Her kıvrımı bir yürek atışı
Vurgun güzelliğinden sonra
Bırak koparmayı, dokunamam bile
Dokununca kan damlar,
Kıyamam
Ben seni, koklamadan beklerim

Ben seni beklerim

Kaç zaman sonra,
Hangi sonsuzluk uçurumunda
Bilemem ama
Ben yine seni,
Ben hep seni,

Beklerim

Pelin Gündoğan

20 Ekim 2008 Pazartesi

Kedi kadar olamadım



Sabah uyandığımda

Perdemi açıp, bahçemde yeni açan çiçekleri görünce

Sen geldin aklıma.

Ve kızılcık tadında gülüşün.



Seni özlemek vardı ya şimdi,

Yanımda uyurken seni seyretmeyi

İçime çeker gibi sana sarılmayı

Saçlarını okşayıp, kısık gözlerinin ardındaki düşlere kaçmayı.

Elimin arasında dolaşan parmaklarını öpmeyi özlemek vardı şimdi.



Rıhtımda seni beklemeyi

Evimin bir köşesinde senle ve kokunla buluşmayı

Yüzümün yanına yüzünü koymayı özlemek vardı.

Sesinle uyanmayı, sesinle uyumayı

Teninde tenime can katmayı.

Seni özlemek vardı ya şimdi.



Ama hiçbirini özlemedim.

Hiçbirini.

Seni hiç unutmam demiştim.

Sözümü tutamadım.

Bir kedi kadar olamadım.


ALINTI

13 Ekim 2008 Pazartesi

Sen Gitmeyi Bilirsin Ben Sevmeyi



Sen Gitmeyi Bilirsin Ben Sevmeyi


Görmediğimden değil,
Yanımda olsan yine özlerdim...
Ve bil ki! bu kadar sevmem senden değil,
Gitsen benden,
Ben gidişini bile severim.
Aramızda hep aynı fark,

Sen gitmeyi bilirsin...!
Ben sevmeyi...!

Kimseye soramıyorum seni.
Kirlenme diye hiç öpmedim ya!
Belki başkasını seversin diye,
Hiç söylemedim sana sevdiğimi.
Bilmiyorsun, boğazımda düğümsün.
Yutkunsam gideceksin,
Yutkunmasam, ölürüm.

En mutlu anlarımda bir dert içimde,
Gülsem kahkaham sırıtır tebessümlerin içinde,
Anlatsam derdimi anlatamam ki...!
Herkesin güldüğünü bilmek kolay ama,
Kimsenin ıslanmadı ki gözleri benim kadar.

Akşamın matem rengine büründüğü sattelerde,
Gökyüzündeki kandiller tek tek yanmaya başladığında,
İçimde sessiz bir çığlık,
Özlemeyi özledim, özlemeye değer ne kaldıysa...
Boşluğunu dolduramaz demiştim giderken,
Gelme...!

Sana bol gelecek artık bu aşk.
Düşün ki esmeye hakkı olmayan bir bahar meltemiydi bizimki.
Yüreğimize sadece eli değdi,
Değdi ve geçti...
Sen benim kalbimi parçalardında,
Yinede ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını.
Sırf ayaklarına batmasın die...!

Bir sönüşe sığmadım sönmedim.
Bir gidişe sığmadım gitmedim.
Öyle korkunçtu ki sesi sessizliğin,
Bir haykırışa sığmadım.
Sustum...!
Gelmeni bekledim, gönlümün boş koridorlarında
Gelmedin...!

Sen gitmeyi bilirsin...!
Ben sevmeyi...!

Umutlarımın boynu bükük şimdi.
Gelme...
Alıştım yokluğuna.
Gittin...
Ben ardından sadece baktım.
Oysa söyleyecek o kadar şeyim vardı ki!
Gidersen iyiye dair ne varsa içimde,
Yitireceğim hepsini.
Gidersen sönecek içimdeki ateş,
Ve bir daha hiç kimse yakamayacak.
Gidersen karanlığa mahkum edeceksin günlerimi,
O karanlıkta yolumu kaybedeceğim.

Diyecektim sana,
Konuşamadım.
Yüreğim ıslaktır benim, kuytularda ağlamaktan.
Ve hafif uçuktur rengi,
Kurusun diye kaç kez, güneşe asılmaktan her kıtada.

Gün penceremde gecenin siyahını eritirken,
Ben uyumamış gözlerimle sensizliğimi biriktiriyorum.
Kaç sitem,
Kaç boşvermişlik indiriyorum yüreğime.
Öyle çok konuşacaktım ki...!
Anla o kadar sustum işte...
Geldiğin gün ancak o zaman anlayacaksın,
Beklendiğini,
Ve ancak o zaman anlayacaksın geciktiğini...!

Uzağında kaldım herşeyin,
Senin sevginin uzağında.
Direnemedim sensizliğe,
Kahırla isyanla geçti her günüm.
Alıkoydu herşeyimi sensizlik nöbetleri.
Bakma öyle birşey olmamış gibi,
Sen gittin Ben bittim...!

Sen gitmeyi bilirsin...!
Ben sevmeyi...!

CEYHUN YILMAZ

Giden Bir Ömre Gazel


Giden Bir Ömre Gazel

Zamanlar iyi kötü yaşanır gider
Sanma bu yol sonsuza uzanır gider

Anahtar açmaz olur bir gün kilidi
Ne kalmışsa içinde paslanır gider

Kişi çıktığı yerden düşer ansızın
Bir salıncak boşlukta sallanır gider

Bir gün anlar her şeyin boş olduğunu
İnsan insanlığından utanır gider

Çöker omuzlarına birden gökyüzü
Ne bulmuşsa hepsinden usanır gider

Dönülmez bir yerinde yaşantısının
Her insan bir rüyadan uyanır gider

Bir gün gelir ümitler solar çaresiz
Sevenler sevilenler aldanır gider

Anlarız her gerçeği son dakikada
Bir hançer bağrımıza saplanır gider


Ümit Yaşar Oğuzcan

11 Ekim 2008 Cumartesi

SEN DE Mİ UNUTTUN BENİ BEY




SEN DE Mİ UNUTTUN BENİ BEY


Son günlerde, bir surat, bir surat ki gelinde,

Çayımı bile yarım dolduruyor bey.

Allah'tan kulaklarım ağır işitiyor da

Duymuyorum ne söylediğini

Ama yine de hissediyorum bey;

Beni bu evde galiba istemiyor artık

Hey gidi günler heeey.

Oğlunu bilirsin, vur kafasına al lokmayı

İki ara bir derede ne yapsın ana bu atsa atılmaz, satsa satılmaz.

Bana artık gizli gizli sarılıyor bey...

Dün akşam uyurken öptü beni biliyor musun?

Nasıl ağırıma gitti nasıl

Artık akide şekeri de getirmiyor.

Hani dişlerim yok ya, güya yerken garip sesler çıkarıyormuşum da

Çocuklar iğreniyormuş benden.

Yok,vallahi yalan bey, hiç yapar mıyım ben öyle şey?

Gelin çocuklara masal anlatmamı da yasakladı

Üstelik seninle konuşuyormuşum diye duvardaki resmini biryere sakladı

Olsun,

koynumdaki resminden haberi bile yok!

Yine de beddua edemem bey,

Oğlumun karısı, torunlarımın anası o.

Geçenlerde üst komşular geldi,

Ne konuştuklarını duymayayım diye kapıyı üstüme kilitledi.

Duymadım, duymadım, lakin hissettim.

Düşkünler evine yatıracaklarmış önümüzdeki ay beni

Ne yalan söyleyeyim epey ağırıma gitti, epey,

Ha, sen ne diyorsun bey?

Hani bir görünsen oğluna, ne de olsa babasısın,

Seni dinler.

Bu odada oturur, vallahi hiç dışarı çıkmam.

Akide şekeri de istemem.

Masal da anlatmam artık çocuklara

Ne olur ayırmasınlar beni bu evden

Yaşayamam nefes bile alamam

Sana ait anılardan uzak ne yaparım ben, ne yaparım?

Şu camın pervazında hayalin durur, çekmecelerde el izin.

Bastonun hala duvarda asılı.

İstemiyorlar beni artık, istemiyorlar hasılı.

Hey gidi günler hey

Hani diyorum bir çağırsan

Yoksa, yoksa sendemi unuttun beni bey

Sendemi unuttun beni bey?


Alıntı

8 Ekim 2008 Çarşamba

-----66.Sone-----



66. Sone
.
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Degmez bu yangin yeri, avuç açmaya degmez.
Degil mi ki çignenmis inancin en seçkini,
Degil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Degil mi ki ayaklar altinda insan onuru,
O kizoglan kiz erdem daglara kaldirilmis,
Ezilmis, hor görülmüs el emegi, göz nuru,
Ödlekler geçmis basa, derken mertlik bozulmus,
Degil mi ki korkudan dili bagli sanatin,
Degil mi ki çilginlik sahip çikmis düzene,
Dogruya dogru derken egriye çikmis adin,
Degil mi ki kötüler kadi olmus Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalniz komak var ya, o koyuyor adama.

Çeviren: Can Yücel
.
William Shakespeare

3 Ekim 2008 Cuma

Gidersen Yıkılır Bu Kent



Gidersen Yıkılır Bu Kent

Gidersen yıkılır bu kent, kuşlarda gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yanlızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken

Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca

Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu
Sustuğun yerde birşeyler kırılıyor
Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun
Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına
Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor
Birde seni ekliyorum susuşlarıma

Selamsız saygısız yürüyelim sokakları
Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar
Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar
Adını bilmediğimiz doslar kalır yalnız
Yüreğimize alırız onları, ısıtırız
Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam

Gidersen kar yağar avuçlarıma
Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar

Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında
Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler
Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde
Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri
Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak
Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık

Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
Sis ve intihar çöküyor bütün birhanelere
Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun
İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine

Gidersen yıkılır bu kent kuşlarda ölür
Bir tufan olurum sustuğun her yerde


Ahmet Telli

2 Ekim 2008 Perşembe

Ben Gittikten Sonra




Ben Gittikten Sonra


Merak ediyorum, ben gittikten sonra ne degisti hayatinda

Istedigin gibi mi gecti zaman,

Hic sanmam

Belki, birkac kisinin gonlu oldu ama..

Ya sen, sen neler hissettin

O, cehennem gibi ayriligi, kac gunde hazmettin

Acilarin hafifledi belki o gunlerden sonra ama

Eskisi kadar da gulemedin degil mi

Bir sure sahte kahkahalar dolasti sahte yuzunde

Soyle, kaybettigin kadar degerli olan ne kazandin

Ne degisti ki benden sonra

Ben gittikten sonra, iki uc yil daha yaslandin, hepsi bu

Benim senden sonra fazla hikayem olmadi

Tamamiyla unutamadim seni

Hem bilirsin, nostaljik tarafim da vardir

Mevcut sevdalar guldurmedigi zaman yuzumu

Hic cekinmeden anilara siginiyorum

Resimler, mektuplar, belgelenmis huzunler iste

Hem ben o zamanki acilari, simdiki sevismelerden daha anlamli buluyorum

Bildigin gibi asiligim devam etmekte

Ve bu duzene israrla uymuyorum

Eskisi kadar kizmiyorum sana,

Oysa sen, binbir zorlukla hayata gecirdigimiz bu sevdayi sirtindan bicakladin

Benden once hayallerim kanadi

Ve, o gunden sonra yuzumde hic silinmeyecek bir sitem kaldi

Ayrildiktan sonra da aleyhime calistin hep

Baska yuzlerle sohbet ederken,

Kim bilir kac kez seninle birlikte yakalandim

O kadar alismisti ki gozlerim yuzune

Kim bilir kac kisiye adinla seslendim

Kim bilir kac kalp kirdim senin yuzunden

Biliyor musun

Yazmaya basladim senden sonra

Senin bundan bile haberin yok

Boylesi daha guzel

Bilme neler yaptigimi, nerde yasadigimi

Bilme

Sana kizgin degilim artik

Tum gunahlarinin cezasini cekeceksin

Ne yalannlarina, ne de umitli gunlerimin uzerine doktugun ihanet kirintilarina

Inan, aldirmiyorum, onemsemiyorum, o kapidan ciktigim gunden beri

Ah bir de seni iyi hatirlayabilseydim

Cirkinliklerin icine o doyumsuz hatiralari da ekleyip oyle bitti

Cocukluk fotografindaki guzel yuzunun disinda

Beni etkileyen bir kalintin yok artik

Seni hic ozlemedim

Ve seni hicbir zaman affetmeyecegim

O gunden sonra aglamadim bir daha

Aslinda diger taraftan sana cok sey borcluyum

Yaptigin her kahpelik kilavuzum oldu

Daha dikkatli davranmaya basladim

Daha saglam adim attim

Guluslere kanmadim

Sana sundugum sayisiz sansi kimseye tanimadim ve tanimayacagim da

Yalan sezdigim yerde nokta koydum her seruvene

Bagislamadim, seni defalarca bagisladigim gibi

Hani derler ya, dunya kucuk

Oldu da biryerde karsilastik,

Ne yapacaksin,

Piskinlik edip yine suratima bakabilecek misin

Yoksa, yere mi carpacak bakislarin

Ellerinle mi kapatacaksin yuzunu, merak ediyorum

Yada, kendini inanmadigin halde temize mi cikaracaksin

Bu satirlara rastladiginda yada biryerlerde duydugunda

Bir gun baba olacaksin

Insallah oglun olur

Bir kizin olursa eger,

En cok bu satirlari yazan uzulecek,

Buyuk ihtimal yine arka teker, on tekeri takip edecek.



alıntı..

1 Ekim 2008 Çarşamba

Dost


Dost

Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız
Dokunarak uçalım.

insanlardan buz gibi soğudum,
işte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.


Cahit Külebi

Ne Kaybederdin



Ne Kaybederdin

Bir günah işledim bin af diledim
Üstünde durmasan ne kaybederdin?
Hemen her fırsatta bir tokat gibi
Yüzüme vurmasan ne kaybederdin?

Neyin eksilirdi beni affetsen?
Ne vardı kalbimi tekrar fethetsen!
Ne olur biraz da bizden bahsetsen
Hep onu sormasan ne kaybederdin?

Evli olmasak da keyfe kederdi
Gönül nikahımız bize yeterdi
Şeytana uyup da bu kadar derdi
Başına sarmasan ne kaybederdin?

Yakamı tutmasan yargılar gibi
Ahiret gününde sorgular gibi
Her yerde hatamı sergiler gibi
Önüme sermesen ne kaybederdin?

Üstüme gelmesen sıkana kadar
Üzmesen canımdan bıkana kadar
Dağ gibi sabrımı yıkana kadar
Dilini yormasan ne kaybederdin?

Kanattın yaramı günbegün deşip
Paramparça oldun gözümden düşüp
Çılgın seller gibi haddini aşıp
Üstüme varmasan ne kaybederdin?

Hiç şansın kalmadı dönsen de geri
Yitirdin verdiğim bütün değeri
Aşkına emanet ettiğim yeri
Bu kadar kırmasan ne kaybederdin?


Cemal Safi

Sen Düştün Hatırıma


Sen Düştün Hatırıma

Once gozlerinden operim
Hasretle sarilirim gulumsemelerine
Sogukmus sizin oralar
Kar kis kiyametmis

Buralari hic sorma sevdigim
burda havalar bildigin gibi degil
usuten bir mavilik
yoklugu haykiran bir bulutsuzluk
yok bir insan gulusu
yok ah o sevdanin sicak sarmalayisi

o uzak ufuklara bakip
en cok senin yoklugunu hatirliyorum
yoklugun derinsizliginde
ben derinlige kulac atiyorum
yolsuzlugun zalimligi savruluyor ustume

burdaki havalar esmiyor memleketim gibi
koynundaki gibi sicak degil
isitan degil
yok burda gulumsemeden bir eser
usuyorum col sicaginda
her urpertide sen dusuyorsun serime
dokuluyor dilimden sozcukler
cok cok siir birikti sana

ruhumun el tutani
sana yaziyorum sikayetlerimi
sana anlatiyorum kendimi beni anlayanim
burda havalar zalim
burda sensizlik esiyor en cok
cok usuyorum cok

koynundaki sicakligi ne ozledim bir bilsen
bir bilsen nasil sizliyor yuregimde yoklugun

hasretin akiyor artik kagida
sozlerime son veriyorum avuclari ciceklim
gulumsemelerinden opuyorum en cok
hoscakal bebegim
kendine iyi bak
en cokta o bahar kokulu guzel bakisina

not. Kagida yapisan islaklik
sevincin iki sevdali damlasidir
sen dustun hatirima
gulumsuyor gozyaslarim

Gassan Satar

27 Eylül 2008 Cumartesi

BENİ ANLAYANIM



BENİ ANLAYANIM

Sırdaşım sensin.
Beni anlayan
Ve bir tek dinleyen sensin beni,
Karşılık beklemeden.
Ümitlerimi anlatıyorum
Yaptıklarımı, yapacaklarımı
Yazıyorum sana.
Acılarımı, mutluluklarımı
Sevinçlerimi.
Azmimi, hırsımı ve gelmek istediğim yerleri.
Hep sussan da
Biliyorum, bana her şey güzel olacak diye
Yanıt vereceğini.
Biliyorum, zaman gelince seveceğimi
Biliyorum, bir gün geçmişimdeki
Pişman olacaklarımı
Biliyorum ve sabrediyorum.
Sen hep yarını yaşa diyorsun
Bende seni dinliyorum.


Çetin GÜNDOGAN

11 Eylül 2008 Perşembe

Mavi gözlerin


Mavi gözlerin
derin bir nehirdir her gece
kalbimin üzerinden geçer
Dudaklarda mühür
mühürde giz
gizde aşksın

Aşk; üç harfli bir sözcük
sihir ve ayna
ayna ve sihirden
yazılır kalplere.
Aşk; bir ütopya
evrensel ruh
gönül bilimi
sevgi ülkesi
tılsımlı bahçe
goncagül
sessiz bir menekşe
dört mevsim bahar kokan
Sonbahar da olsa ömrüm
bir umut yitiminde de kalsam
koyma beni acılar içinde
baharım sensin
pınarım sensin
Bir dağ rüzgarı arıyor şimdi
dudağımdaki sessiz şiir
duygularımdaki derin nehir
gönlümün düş bahçesi
Düşler, gülüşler
şarkılar, şiirler
hepsi senin olsun
ipek mendilde sakladığım ümitler de
koyma beni acılar içinde
boğma hüzne
yaşıyorsam nefesim sensin
baharım sensin

,
Nuri CAN

10 Eylül 2008 Çarşamba

Hayat susmuştu,ben de sustum



Mecbur deqildin qitmeye
Beni böyle sersefil etmeye
Mecbur deqildin ayrılıqa
Yüreqimi parçalamaya... Mecbur deqildin...

'Sen deqiL miydin hep şöyle diyen!' diyerek başlamayacaqım bu yazıma.

Bu yazımda sözlerden bahsetmeyeceqim merak etme.

Nasılsa hepsi senin için aqızdan çıkan önemsiz şeyler, öyle deqilmi?

Ayrılıqı qetiren saatlere lanet okuyorum artık.

Kadere isyansa isyan. Adını sen koy işte..

Hayallerim vardı benim de.. Seninkiler qibi, herkesinki qibi.

Suya düşenlerden bahsetmiyorum.
Hala qökyüzünde qezenleri söylüyorum..

UmutLarım vardı benim de.. Seninkiler qibi, herkesinki qibi.

Yitirilenlerden bahsetmiyorum.
HaLa içimde koşup oynayanlardan söz ediyorum..

Can kırıklarım yüreqimi kanattı sen gittikten sonra.
Hayat ikiye bölündü; 'senden önce, senden sonra...'

Dün bir arkadaşım sarıldı boynuma.

Sevilmeye bu kadar ihtiyacım olduqunu o anda anladım işte.
Ve bir şeyi daha anladım;
'Sen beni hiç sevmemişsin...'

Cana kıymak düşüncesi beynimi kemiriyor sokaklarda.
Her qelen arabaya cellat qözüyle baktın mı sen hiç?

Veya her aqaçta kendini gördün mü boquLmak üzereyken?

Kolay olanının kaçmak olduqunu öqretti annem bana.

Önemli ve zor oLanı ise yaşamakmış..
'Peki her qün ölüp ölüp dirilmek nedir anne?' dedim.

Sustu... İlk defa annem sustu...

'Yeni bi başlanqıç yap' dedi eş dost.

'Başladıqımı bitiremedim ki' dedim.. Onlar da sustu.

Hayatta susmuştu ya hani, dayanamadım artık ben de sustum.

Ne soruyorum ne de cevap veriyorum.

Sadece böyle arada bir sessiz çıqlıklarımı kağıda döküyorum...


Alıntı.

4 Eylül 2008 Perşembe

Sen Bakma



Sen bakma..

Seni düşünmüşüm
Bilmediğim şehirlerde..
Kıyılarıma umut getirmişsin
Seni düşünmüşüm sıcacık..
Oysa sensizlik iliklerime dek,
Üşümüşüm..
Gel ağlatma üstüme çakıltaşlarını,
Denizleri,okyanusları çağlatma.
Sen bakma git dediğime,
Unut dediğime bakma
Seni düşünmüşüm,,,
Roma da dilek çeşmesinde,
Babil in asma bahçesin de,
Edirne nin her köşesinde..
Seni sevmişim bayramlarda,
Seni üzülmüşüm sensizliklerde
Gel güldürme üstüme anılarını
Darmadağın ,hoyrat hoyrat..
Alıp götürmesin bu dalga beni uzaklara,
Sen bakma kırıldım dediğime..
Seni düşünmüşüm , git dediğim yerde..
Hadi gel…çıkıver ansızın.
Zamanlarıma günaydın getir..
Benim bilmediğim yaşamadığım sevilerden,
Yaşantı şehirlerinden seni getir..


1963-Edirne

31 Ağustos 2008 Pazar

Ben



ben..emekli bir öğretmenim..
kulaklarım çocuk sesleri arar hep
çevremde çocuk yüzleri
ve ben geceleri böyle uykuya dalarım
ben..emekli bi öğretmenim..
penceremden bakarken,
çocuk kavgaları
yine kendimi tutamazsam diyorum
yaşlılık işte...
ben yıllarımı çocuklara adarken
35 yılın sonuna yaklaştım…
çocuklarımın sesleri kulağımda
tahta başına geçmiş ders anlatıyorum yine
bana bakıyor parlak gözleri
ben emekli bir öğretmenim..
35 yıl hizmetim var devletime..
“ne kazandınız?” diye soruyorlar
“Hazineler!”,diyorum
bir eşim,iki oğlum,bir gelinim ve bir torunum
geniş düşünürseniz
dünyalara bedel benim yetiştirdiğim öğrencilerim
hazinemle hep öğünürüm
düşününce derim ki kendi kendime
pasparlak kalsın geride bıraktığım öğrencilerimin gözleri
ışıldasın bir ömür boyu benim baktığım o yüzler
biliyorum ki daha nice yüzler parlayacak
işte bu yüzden övünürüm
ben 35 yıllık öğretmenim...

Canan Yıldız
31.08.2008

29 Ağustos 2008 Cuma

Aklımdan Çıkmayacak



Aklimdan Cikmayacak

Gece yarilip ortasindan
ay duserken denize
Dun gece seni dusundum yine
ayrildigimiz gunu beni terk edisini
Gozlerim dolu, dolu seyrettim gidisini
Her gun olmektense
gitmeliyim buradan
Opusunu gulusunu silmeliyim kafamdan

Icim cok sIkildi deniz kiyisina indim
Pruva direklerini saydim gecen gemilerin
O gemilerden icinde olmak vardi birinin
Istanbul’a baksam disaridan
Balik atsam martilara livardan
Gezsem limanlari diyar, diyar
Altimda mavi atlastan bir carsaf puruzsuz
Gokyuzunde siyah saten bir gecelik
yildizlarla delik desIk
Ust guverteden seyretsem mehtabi
Hatta okyanusta denizyildizi olsam
Baliklarin gozunden gorsem Dunyayi

Bu gece de seni dusundum yine
Onumde sise yuregimde kelepce vardi
Kalamis ta her zaman ki yerde
biraktigin bosluga Dunya sigardi
Dalgalar vururken sahile yorgun ve islak
Ay koyda yikanirken cirilciplak
Yakamozlar sondururken fenerlerini
Bogmak istedim kadehimde yuzen gozlerini
Ayrildigimiz gece beni terk edisin
Ne yapsam aklimdan cikmayacak


yilmaz sayiner

Mavi Gözlerin



Mavi gözlerin

derin bir nehirdir her gece
kalbimin üzerinden geçer
Dudaklarda mühür
mühürde giz
gizde aşksın

Aşk; üç harfli bir sözcük
sihir ve ayna
ayna ve sihirden
yazılır kalplere.
Aşk; bir ütopya
evrensel ruh
gönül bilimi
sevgi ülkesi
tılsımlı bahçe
goncagül
sessiz bir menekşe
dört mevsim bahar kokan
Sonbahar da olsa ömrüm
bir umut yitiminde de kalsam
koyma beni acılar içinde
baharım sensin
pınarım sensin
Bir dağ rüzgarı arıyor şimdi
dudağımdaki sessiz şiir
duygularımdaki derin nehir
gönlümün düş bahçesi
Düşler, gülüşler
şarkılar, şiirler
hepsi senin olsun
ipek mendilde sakladığım ümitler de
koyma beni acılar içinde
boğma hüzne
yaşıyorsam nefesim sensin
baharım sensin

,
Nuri CAN

11 Ağustos 2008 Pazartesi

Bileceksin



BİLECEKSİN

Zordur sevmek a dostlar;
Gonuldek sevmek zordur.
Olmek degildir sevgi,
Sevdiginin ugruna.
Siirler yazmak hic degildir,
kafiye zorlamasinda
"Ya topragin, ya benimsin"
arabeski de nedir?
Sahiplenmek degildir ki,
Bir kus kafesinde...
Yolup topragindan
Saksiya dikmek degildir
Ozgur kardeleni.
Zordur sevmek a dostlar
Gonulden sevmek zordur
Engin gokyuzune
Ozgur birakacaksin kafesinden
Ve kapmasin sahinler diye
Kanat cirpacaksin pesinden.
Bir golge olacaksin,
Yuzunun aydinliginda,
Ayaklarindan uzanip giden.
Zordur sevmek a dostlar
Bir golge kadar sessiz
Gitmesini bileceksin

Alıntı.

9 Ağustos 2008 Cumartesi

UNUTTUM İŞTE



UNUTTUM İŞTE

O senli yıllara bir çizgi çekip
Gönül defterini kapattım işte
Hasretle yanmaya değmezsin deyip
Gözümde yaşları kuruttum işte

Şimdi bu pişmanlık bimem ki niçin
Kaybeden sen oldun yan için için
Unutmaz demişsin sen benim için
Aldandın sevgilim unuttum işte

Sevgisiz yanar mı sevda ocağı
Belliydi bu aşkın yok olacağı
Söndürdüm içimde o yanardağı
Yaralı gönlümü avuttum işte..

AHMET SELÇUK İLKAN

Beni güzel hatırla



Beni güzel hatırla!
Bunlar son satırlar... Farzet ki, bir rüzgârdım,
esip geçtim hayatından ya da bir yağmur sel oldum sokağında,
sonra toprak çekti suyu... Kaybolup gittim, belki de bir rüya
idim senin için.Uyandın ve ben bittim...Beni güzel hatırla!
Çünkü; sevdim seni ben,herşeyini... Sana sırdaş oldum, dost
oldum, koynumda ağladın.Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
beni üzdün, kınamadım. Alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...
Beni güzel hatırla! Sayfalarca mektup bıraktım sana.Şiirler
yazdım her gece, çoğunu okutmadım.Sakladım günahını, sevabını
içimde sessizce gittim... Senden öncekiler gibi sen de anlamadın.
Beni güzel hatırla! Sana unutulmaz aşkımı bıraktım sana en yorgun
sabahlar... Gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım. En güzel
şiirleri okudum gözlerine baka baka, söylenmemiş "Merhaba"lar
sakladım her köşeye vedalar bıraktım duraklarda.Ne ararsan bir
sevdanın içinde fazlasıyla bıraktım ardımda.Beni güzel hatırla!
Dizlerimde uyuduğunu düşün, saçını okşadığımı, üşüyen ellerini
ısıttığımı, mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.Alnından
öptüğüm dakikaları...Birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi
düşün şaşırtmayı severim biliyorsun.Bu da sana son sürprizim olsun.
Şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum beni güzel hatırla.
Gidiyorum...


Alıntı.

4 Ağustos 2008 Pazartesi

HATIRINA DÜŞECEĞİM



HATIRINA DÜŞECEĞİM

Kopkoyu bir sis içinde bir akşam
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında
Uzun uzun ağllayacaksın.
Ağlayacak!

Boğazında bir şeyler düğümlenecek
Ah yanımda olsaydı diyeceksin
Tüm yıldızlar gülecek haline
Ay da göz kırpacak
İliklerine işleyecek bensizlik.
Kahrolacaksın...!

Bir sigara tüttüreceksin ihtimal
Ufku seyredeceksin saatlerce
Bir rüzgâr kopçalayacak yüzünü
Sonra hayalim gelecek karşına
Bir şiirimi mırıldanacaksın
Hıçkıracaksın..!

Gönlünden atamadığın gibi
Kafandan da silemeyeceksin beni
Düşlerine gireceğim her gece
İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü
Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
Anlayacaksın..!

Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
Kafan gibi kalemin de işlemeyecek
Unutmak isteyeceksin her şeyi
Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi
Kıvranacaksın!

Necip Fazıl Kısakürek

Ağlıyorsam bundan sana ne?



Ağlıyorsam bundan sana ne


Gözyaşlarım onlar,
Dökülecek elbette peşinden.
Ellerim titreyecek,
Kalbim yalnız atacak.
Kuruyacak dudaklarım,
Yokluğun beynimi kurşunlayacak.
Anılar bir bir ölecek,
Sen kalacaksın bir tek
Ve ben kalacağım; içimde sen.
Rengi beyaz dünyam kararacak artık.
Ve ışığım olursun diye ben yine dualarda
Yaratan'a yaklaşacağım;
Biraz ölüm tadında,
Biraz umut adında.
Yanında sensizlik
Yokluğun kazanmışlığım olacak.
Bittiğine inanmadığım o gündeyim hala.
Gitmemişsin gibi hep gelmeni bekliyorum.
Ama her dönüşün bir bayram içimde
Tadını ancak o şeker toplayan körpe umutlarım bilir.
Gözlerimden anladığın kadarıyla da
Ben çocuktum seni büyütemediğin.
Ve küçük kalmanı isteyen tüm doğumgünü dileklerim
Söndüler ardından pastamın üstünden.
Şimdi ne tadı var çikolatanın,
Ne de içindeki meyveler bir mevsimi tanımlıyor.
Belirsizlik içinde kutlanmış bir gidişte
Ben hediyesini alamayan "O" çocuk.
Artık tüm büyümelerim anlamsız olacak.
Anlam kattığın her şey tanımsızlaşacak.
Aşk kitabımda silinecek çoğu satır;
Ben unutmamak için elimi o satırlardan gezdirdikçe
Ve sayfalarında numaralar gidişinin günlerini sayacak.
Şimdi anladın mı kitabın adı neden "Sonsuzluk"?
Ağlıyorsam bundan sana ne?
Kalbimdeki cenazemle bırak beni öylece.
Her gidişin yıldönümlerinde çiçekler koyacağım üzerine
Adın mezar taşında yazacak.
Sen öldün ya
Yerin kalbimde.
Yerimi sormuyorum
Ağlamıyorsan anlıyorum...

Melih TOPÇUOĞLU

2 Ağustos 2008 Cumartesi

Bir Cizgi Cekersin




Bir Cizgi Cekersin

Bir cizgi cekersin sende hayata
Icinde o ates sonmeyegorsun
Can tukenir, golgen yasar bedende
Talihin tersine donmeyegorsun

Bakarsin yerlere duser onurun
Binbir gunah olur,her bir kusurun
Ne serefin kalir, nede gururun
Dostlarin arkadan vurmayagorsun

Gun gelir sabrinin taslari catlar
Coker uzerine kara bulutlar
Tukenir arzular biter umutlar
Icınden birseyler kopmayagorsun

En aci gercek bu yalan mi soyle?
Kimler gelip gecti bu yoldan boyle
Dag olan yikilir,kalirsin oyle
Sevdigin vefasiz cikmayagorsun!..

Ahmet Selçuk İlkan

29 Temmuz 2008 Salı

Çocuk/su



Çocuk/su


Ben
Küçükken
Ay da küçüktü
Iki parmagimin arasina sigacak kadar

Küçük küçük adimlarla yürüsem de
Uzamazdi gündüzler
Her gece devler kaçirirdi beni
Muskam olmasa

Geceyi günesin gölgesi zannederdim
Düsünürdüm:
Zencilerin gölgesi beyaz midir
Ya kardanadamlarin
Babam bilmezdi ki bunlari
Anlamazdi da o gelmeden
Bütün bulutlarin melek oldugunu

Babam Ali’yi severdi
Ben kovboylari
Babam inanmazdi da
Ali’nin Kizilderili olduguna
Hem Tommiks Ali’yi döverdi
Zülfikar da kovboylari kesmezdi ki

Sonra
dizlerimdeki yaralari madalya bilip
Kamistan atima biner
Takardim çetemi pesime
Ben
Babama kizardim bazen:
“Ölürsem görürüsün”

Aglamistim bir hayat bilgisi dersinde
Kari meleklerin atmadigini ögrenince
Tanimadigim her yazi kutsaldi benim için
Bilyelerim üstüne yemin eder
Gelecek zamanli siirler yazardim:
“Ben büyüyünce çocuk olacagim baba”


Tahir Akay

20 Temmuz 2008 Pazar

Senden Sonra Hiç Acım Olmadı


Senden sonra hiç acım olmadı
Ne deliliğim kaldı sevdadan yana ne de aşka inancım bir damla
Oysa ben seni severken hiç acı çekmemiştim
Ne olduysa, sen beni sevince oldu
Bir zaman varlığını arzulayan gönlüm
Yeri geldi yokluğunu aradı durdu
Yazık, sevilme süreni kendin kısalttın
Artık dönmesen de olur

Hem sen, yokken daha güzeldin
Hem sen, varlığında tanıdığım sen değildin
Yine sevilirdin bu kadar
İnan dönüşüne bağlı değildi sevdamın ağırlığı
Yokluğuna ve imkansızlığına direnmek,
Herşeyden daha anlamlıydı

Eğer dönmeseydin, ne yapar ne eder gözlerini tedarik ederdim biryerlerden
Elini en karanlıklarda bulup tutardım
En azından oyuncağıyla oynayan çocuk gibi kırmadan, kırılmadan
Kendi kendime severdim seni,
Artık dönmesende olur,

Herşeyin ikincisi yenilgidir,
Her dönüş ispatıdır biraz da kaybetmişliğin
Maluptur ileriye bakamayan
Bakamaz ki bir türlü pişmanlığından
Onu tutar geride bıraktığı her neyse
Daha da bağlanır ardında kalana
Terkedilen çabuk büyür, hüzün kalana düşsede
Pişmanlık hep gidenin payına
Ayrılık zor zanaat, kimse yüzde yüz gülemez
Kimse yüzde yüz gidemez
Giden dönüyorsa, sevdiğinden değil kaybettiğindendir
Ve aradığını bulamadığından
Dönene kapıyı açmayın
Sevseydi o, gitmezdi hiç bir zaman
İşte bu yüzden dönene kapılarınızı birdaha asla açmayın

Ve sen
Gelme..!

O kapı hiç açılmayacak sana
Eski rüzgarların sözü geçmez terkettikleri dağlara
Geceye yeni şiirler gerek, gemiye yeni fırtına
Her eylüle başka yağmur
Kalana taze baharlar lazım
Ve gidene biraz yürek
Kaçanlar pişman şimdi
Kalanlar, sevmeye devam edecek.

Şimdi biz ayrıldık ya
Birkaç gün sendeleyerek yürürüm
Ayağım takılsa da düşmem
Yine doğrulurum biliyorum,
Yaşadığım tüm aşkların üzerine yemin ediyorum
Ben artık senden vazgeçiyorum


alıntı

Tanrı Adıyla



TANRI ADIYLA..

Biliyorum kızacaksın ama,


Bu gecede sendeyim deli yar

Karalar çalmışım kendime

Hayat durmuş,ben durmuşum sen giderken..


Biliyorum kızacaksın ama,

Avucumda cam kırıkları

Yüreğime usulca kan damlıyor

Beyaza karalar çalmışım

Zamana baş kaldırsam da

Saat durmuş,gün doğmak bilmiyor

Deli sevdam yanıyor deli yar

Yüreğim hasret gönlüm sevdanda

Kara sevdan hala koynumda

Koca dünya boş,bedenim firarda

Gün kara ama kapkara..


Biliyorum kızacaksın ama,

Delirmişcesine , kudurmuşcasına yollar benim artık

Yüzüm buruşuk,saçım darmadağın

Şiirsizim,sensizim birde

Yapayalnızım..

Sekiz çizmiş ayaklarım

Aklım yine sana gitmiş

Karalar yazmışım kendime

Deli olmuşum serseri olmuşum

Anla deli yar,yine senden kalmışım..


Biliyorum kızacaksın ama,

Kara gözlerine haykırıyorum

İçtiğim her yudum suda

Her bir ekmek parçasında

Attığım adımın arasında

Açılan kapıda,beklediğim camın ardında

Kokunu koyduğum yastıkta

Yüreğime damlayan kanda

Kanayan yaralarımda

Ardından akan yaşta

Kızsan da sen vardın..


Sen kızsan da,

Seviştiğim karanın adıyla

Sana uzanan ölüm adıyla

Birde tanrı adıyla

Sevdim seni deli yar,sevdim seni..



Nurullah AYDIN

Beleş Yaşam




BELEŞ YAŞAM...

Tut ki yolumu kaybetmişim,yolsuzum

Bedava gelmiş beleşe gidiyorum belki

Açım cebim delinmiş şarapsızım

Kalemim kırık kağıdım yok yağmursuzum

Olamaz mı beklide çıldırmışım..

Tut ki rüzgara kapılıp savrulmuşum

Toprağı koklamış cemre düşürmüşüm

Yağmura tükürmüş güneşe küfretmişim

Dirsek çürütmüş okumuş adam olamamışım

Dedim ya,

Bedava gelmiş beleşe gidiyorum belki..

Tut ki tutunamamışım hayata

Tanrılar sofrasına meze olmuşum

Şeytanları koynuma dost bilmişim

Duam yok kitabım yok sen yok

Yoklar arasında yok olmuşum,yokmuşum..

Tut ki sevmişim seni , sevişmişim

Rüzgara kapılıp bir daha yenilmişim

Soru yok cevap yok sen yok olmuşsun

Ardında yanmış yanında yanılmışım

Dedim ya,

Senle gelmiş sensiz gidiyorum belki

Kime ne ,

Bedava gelmiş beleşe gidiyorum belki...

Nurullah AYDIN

18 Temmuz 2008 Cuma

Hatrına Düşeceğim


Hatrına Düşeceğim

Kopkoyu bir sis içinde bir akşam
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında uzun uzun
Ağlayacaksın Ağlayacak.!

Boğazında bir şeyler düğümlenecek
Ah yanımda olsaydı diyeceksin
Tüm yıldızlar gülecek haline Ay'da göz kırpacak
İliklerine isleyecek bensizlik
Kahrolacaksın...!

Bir sigara tüttüreceksin ihtimal
Ufku seyredeceksin saatlerce
Bir rüzgar kopçalayacak yüzünü
Sonra hayalim gelecek karşına
Bir şiirimi mırıldanacaksın
Hıçkıracaksın..!

Gönlünden atamadığın gibi kafandan da
Silemeyeceksin beni düşlerine gireceğim her gece
İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü
Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
Anlayacaksın..!

Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
Kafan gibi kaleminde islemeyecek
Unutmak isteyeceksin her şeyi
Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi
Kıvranacaksın.!



Alıntı.

Sarı Odalar



Sarı Odalar

Ben senin hayatından gittim oğlum
Hadi yerime koy birini koyabilirsen
Ben senin hayatından gittim oğlum
Hadi dur o sarı odalarda durabilirsen

Ben, sen sen diye bittim oğlum
Hadi bakalım unut unutabilirsen
Ben seni yudum yudum içtim oğlum
Hadi ol eskisi gibi olabilirsen

Uzak, benden aşk uzak artık
Kanun mudur bu yasaklık
İnan içimde yok fesatlık

Alırım başımı giderim efeler gibi hey
Efeler gibi hey


Sezen Aksu

Saati Yok Eremi Yok



Saati Yok Eremi Yok

Aşktan yana söz duyunca
Ben hep seni düşünürüm
Uçsuz hayaller boyunca
Ben hep seni düşünürüm

Yıldızlar kayar yüceden
Renkler sıyrılır geceden
Yüreğim sızlar inceden
Ben hep seni düşünürüm

Aklın ucu değer hiçe
Yol ararım içten içe
Kainat uyur sessizce
Ben hep seni düşünürüm

Korkunun bittiği yerde
Haz duyarım perde perde
Bir mezar görsem bir yerde
Ben hep seni düşünürüm

Zaman hep sonsuza akar;
Meyve dökülür, dal kalkar
Çiçeklere bakar bakar
Ben hep seni düşünürüm

Rüzgar eser ilden İl'e
Sağlıkta bitmez bu çile
"Var"dan öte, "Yok"ta bile
Ben hep seni düşünürüm


Abdurrahim Karakoç

16 Temmuz 2008 Çarşamba

Ayrılık


AYRILIK

Biz çocukken, tepesinde bir dantela örtüyle başköşede duran yeşil ışıklı ahşap radyomuzdan, hüzzam makamında ayrılık şarkıları yayılırdı salona:
"Ayrılık, ümitlerin ötesinde bir şehir"di o zamanlar;
"...ne bir kuş, ne bir haber, ne de bir selam gelir"di.
"Yaman kelime"ydi ayrılık; "benzetmek azdı ölüme"...
Ve her kim uğrarsa bu zulme, "gündüzü olurdu gece..."
Selahaddin Pınar'ın tamburu "Ayrılık yarı ölmekmiş/ o bir alevden gömlekmiş" diye inler ve sorardı:
"Ey sevgili sen nerdesin/ nerdesin ey sevgili?"
"Çerağ" nedir bilmezdik; ama Sevim Tanürek, "Alev alev çerağız biz/ Ayrılsak da beraberiz" deyince bir yangın fitili tutuşurdu yüreğimizde...
Sonra Zeki Müren çağlardı, tane tane söyleyerek:
"Aynı bedende can gibiyiz/ cana can veren kan gibiyiz/
Yanıp da bitmez kül gibiyiz/ biz ayrılamayız/
Eller ayırsa bile/ yollar ayırsa bile/ biz ayrılamayız."
* * *
Büyüdük; o "çerağ" da içimizde büyüdü alev alev...
Sevdalandık... ayrıldık... yandık.
Ayrılıkla ölümü, biz de Abdürrahim Karakoç'un "Mihriban"ıyla kıyasladık:
"Ayrılıktan zor belleme ölümü/ Görmeyince sezilmiyor Mihriban..."
Timur Selçuk, "Ayrılanlar için" değil, bizim için çalıyordu:
"Ne kadar acı olsa / ne kadar güç olsa/ Her şeyi, evet her şeyi unutmalı"ydık.
"Kalırsa içimizde bir derin sızı kalır"dı.
* * *
Derken vuslat kolaylaştıkça; basitleşti ayrılmalar da...
Kocamaya bir yastık yetmez oldu.
Sönenin son ateşiyle yakılan sigaralar gibi; ayrı düşülen yavuklunun hasreti, yeni bir aşkın kollarında giderildi.
Ve günün birinde Ajda Pekkan, "başı yukarda meydan okuyarak hayata", ayrılıkların üzerindeki o kırık yeniklik duygusunu silip attı:
"Arkanı dön ve çık istenmiyorsun artık" diye kovaladı eski sevgiliyi:
"Bir zamanlar sen de bana acımadın/ yalnız kaldım/ Yıkılmadım ayaktayım."
* * *
Herkes bu çıkışı bekliyordu sanki...
"Ümitlerin ötesindeki o şehir" bir anda tarumar oldu.
Bir baktık ki 20. yüzyılla birlikte, ayrılan yollarda söylenen şarkılar da değişmiş, herkese bir güven gelmiş.
"Aşk dediğin geliyor, geçiyor" diyen Hande Yener, ayrılığın onuncu gününde eski sevgilisine "Yalnız değilim, sıkılmıyorum" mesajı göndermiş.
Nazan Öncel, bir vedalaşmayı "Jetonu mu yoktu, aramadı gitti/ velhasıl bitti" diye özetlemiş.
Sonra jeton da tarih oldu.
Ayrılık acısının ilacı bulundu.
Demet Akalın bir yıl önce "seve seve" ayrıldığı sevgilisiyle "İsim neydi çıkaramadım/ adın neydi hatırlamadım" diye kafa buldu.
Şimdilerde dillerde gezen bir yaz şarkısında ayrılıklara iyi gelecek formülü açıklıyor:
"Hemen yeni bir aşk bulunur, yerin çabuk doldurulur/ Sevgilimi koluma takarım/ Bebek'te üç beş tur atarım/ Olmadı bi de sinema yaparım/ gördüğün gibi çok unutkanım."
* * *
Dedim ya, ayrılığın eski tadı yok.
Şarkılardan belli...

Alıntı
.

14 Temmuz 2008 Pazartesi

Bu da Geçer




Bu da Geçer

Dur dedim kendime
Dur geçer bu da geçer
Unutursun yarın olur
Yeni gün gelir
Yeni aylar
Yeni mevsimler
Yeni yıllar

Bu da geçer unutursun
Yaşamak için buna mecbursun

Sabah baktım aynaya
Ama her sabah ki gibi değil
Derinden baktım bu defa
Bir yabancı gibi
Yüzümü incelemeye çalışan bir yabancı
Çizgilerim
Gözümün içindeki izler
Dur geçer dediğim her şey
Unutursun dediklerim
Gidenler, gelenler, dönenler dönmeyenler
Babam, yitip gidenler, dostlarım
Geri gelmez çocukluğum
Ankara sokakları, ayaz yürüyüşler
Yeni günler yeni aylar yeni mevsimler
Yeni yıllar geçmiş
Unutmuşum bu da o da her şey geçmiş

Ve bu izler
Çizgilerim
Gözlerimin içi
Yüreğime döndü ayna
Ruhum ağlıyordu
Sabah fark ettim
Her şey yerli yerinde
Unutulmamış, geçer gibi yapmış
Sinsice içime sinmiş
Derinlere değil yüreğime yerleşmiş
Ama günler
Yeni aylar, mevsimler, kaç yeni yıl gelmiş
Geçmiş

Çekildim aynanın önünden
Bir bardak su aldım oturdum koltuğa
Dur dedim kendime
Bir nefeslik ömür değil mi zaten
Ne bekledin hayattan

Bu da geçer
Bu da geçer…

Ayşin Uluğ

Her Şey Sende Gizli


Her Şey Sende Gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...


Can Yücel

HAYAT…


HAYAT…

Gidene kal demeyeceksin. ..
Gidene kal demek zavallılara,
Kalana git demek terbiyesizlere,
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır
Kimseye hak etmediğinden fazla değer verme,yoksa değersiz olan hep
sen olursun...

Düşün...
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter...
Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme, tükettirme içindeki yaşama
sevgisini...
Ya çare sizsiniz yada çaresizsiniz. ..

Öyle bir hayat yaşadım ki cenneti de gördüm cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum
Oynadım.
Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum okudum anlamadım.

Kendi kendime konuştum bazen evimde, hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki söz ver kendine
Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin,
Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin.
Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman hep acele etmem bundan anladım.

NIETSZCHE

13 Temmuz 2008 Pazar

Kendine Benim Için Bir Gül Ver



Kendine Benim Için Bir Gül Ver

sensizlikle flört etmeyi sen degil
sensizlik bilir
sesi ses/sensizligi sensizlik bilir

korkma, sana aşki ögretmeyen kendinin
ellerinden tut!
çok agrimiş kendinin, siyah
ve ayaz kendinin
hep avuttugum düşler için bana bir gül ver...

*

bak, palandöken daglarinda karlar erimiş
teknelerde kol kola bahar sulara inmiş
daglar için, sular için bana bir gül ver
bir gül ver söküldügüm günler için

- ve önce kendinin ellerinden tut! -

*

kendimin ellerinden tutunca
içimden nehirler gibi akmak geliyor
yollara çikmak, yolculuklara bakmak geliyor
geberesiye içip salaş meyhanelerde
buralardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor

tutunca kendimin ellerinden
pusulasiz gemilerde yatmak
yaşli ve şefkatli bir azizenin koynunda
sabaha dek kipirtisiz susmak geliyor

sevgilim, iyi insan, tutunca ellerimden
ömrümün içinden akmak geliyor...

*
sessizlik sensizligi ezbere bilir
sensizlik her şeyi bilir...


Yılmaz Odabaşı

Hapishane Şarkısı





Hapishane Şarkısı

Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül, aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma...

Dışarda deli dalgalar
Gelir duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma...

Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir yüzü
Deniz gibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma...

Dertlerin kalkınca şaha
Bir küfür yolla Allaha...
Görecek günler var daha
Aldırma gönül, aldırma...

Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül, aldırma...


Sabahattin Ali

Nuyageva



Nuyageva

Doruktan uzattıkça mercan bakışlarını
Bazen güneşe bakan gülleri hatırlarım
Yaprakları en ücra yıldız kanatlarından
Ezgiler sağnak sağnak iner dudaklarından
Bazen fosforlu bir gemi belirir ufukta
Köpürür ülkemin siyah koylarında
Aralayıp susamış mekan bulutlarını
Doruktan uzattıkça mercan bakışlarını
Bazen bir kapı açılır rüyalarımda
Sonsuzluk çiçek tozu, dökülür avuçlarıma...

O nasıl maceraydı, o nasıl düştü
Çevresine ihtilal kuzgunları üşüştü
Ay görünce düzenli ışıyan gözlerini
Hıçkırıklı bir mendil gökten kıyıya düştü
Öyle maktül bir esaret boşaldı ki doğudan
köleler ata bindi, sultanlar yaya düştü
Nuyageva bir gümüştü, tılsımlı bir gülüştü...


Nurullah Genç

De Gülüm



De Gülüm

de gülüm! De ki: ela bir günde gelecegim
istanbul darmadagin olacak, saçlarim
darmadagin. Hepsi, darmadagin!
üzülme gülüm! Toparlanacagiz, birlikte,
ayaga da kalkacagiz, yürüyecegiz de gülüm
hem de çelikten topragini dele dele hayatin!

de gülüm! De ki: bitmiştir umut, bitmiştir
sevgi, bitmiştir güven!
güven bana gülüm!
sana bitmemişligi ögretecek, tattiracaktir
hasretten-hakikaten-ten degiştiren yüzüm!

göreceksin gülüm! Bekle!
hirslarimiz, acilarimiz gitgide ihanetlere
hainlere, ezilmelere alişacak..
göreceksin-sevinçten aglayacaksin gülüm-ki
işte o vakit bana-dogrudur!-
şair olmak, seni sevmek pek çok yakişacak!

bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var,
sokaklar var, kediler!
inan bana gülüm, ölüm yok bir tek! ölüm yok bize!
ölüm inananlar için sessizce
kara kapli kitaplardan çikartilacak..
göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin!
artik hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz
bu dünyada, yapayalniz, umarsiz kalmayacak!


Küçük İskender

Bana Gel Deme





Bana Gel Deme

Ayağım ayağıma dolaşır sonra
Gözlerim büyür büyür, kocaman olur
Bakarsın dilim tutulur, hiç konuşamam
Bana gel deme!

Bırak umutsuzluğum bende kalsın
Yokluğunda eriyeyim bırak
Gözyaşlarım yağmurlaşır diyorum
Bana gel deme!

İşte resimlerine bakıp avunuyorum
Hayallerim yetiyor bana ne güzel
İnan dudaklarını ısırabilirim
Bana gel deme!

Zaten ölesiye hasretim aydınlıklara
Ve bitimsiz bir özleyiş bendeki
Kanatlanabilirim, uçabilirim belki
Bana gel deme!


Ahmet Selçuk İlkan

Unutursun (Mihribanım)




Unutursun (Mihribanım)

Unutmak kolay mı? deme
Unutursun Mihriban'ım
Oğlun kızın olsun hele
Unutursun Mihriban'ım

Zaman erir kelep kelep
Meyva dalında kalmaz hep
Unutturur bir çok sebep
Unutursun Mihriban'ım

Yıllar sineye yaslanır
Hatıraların paslanır
Bu deli gönlün uslanır
Unutursun Mihriban'ım

Süt emerdin gündüz gece
Unuttun ya büyüyünce
Ha işte tıpkı öylece
Unutursun Mihriban'ım

Gün geçer azalır sevgi
Değişir her şeyin rengi
Bugün değil yarın belki
Unutursun Mihriban'ım

Düzen böyle bu gemide
Eskiler yiter yenide
Beni değil, sen seni de
Unutursun Mihriban'ım


Abdurrahim Karakoç

Ümitsiz Aşklar İçin



Ümitsiz Aşklar İçin

Ben ümitsiz aşklar için yaratılmışım
Ayrılıklar için, sonsuz kederler için
Ne zaman ta derinden sevsem bir kadını
Ezilmeli yeni açmış gülleri kalbimin
En güçlü zehir olmalı aşk dediğin
Alkol gibi damarlarıma yürümeli
Sarmalı her yanımı gece olunca
İçimde bir çıbancasına büyümeli
İnsan sevince her gün bir kez ölmeli
Her gün bir başka yerine saplanmalı o kurşun
Yollara düşmeli, perişan deli divane
Erimeli potasında o garip var oluşun
Artık uzak bir anıdır huzur ve sükun
O büyük yangın başlamışsa yürekte
Bir gün gelir de bu çaresizliğin
Aranır bütün tesellisi ölmekte
O yerde sevilmek de yalan sevmek de
Nereye baksan dizboyu karanlık
Boşuna bir ışık arama göklerde
Her şeyinle aşkın içindesin artık
Böyle gitgide derinlere çeker o bataklık
Orada ölümsüz olur nice kara sevdalı
Sevmek, hiç sevilmeden; korkunç güzel
Aşk dediğin karşılıksız olmalı.


Ümit Yaşar Oğuzcan

9 Temmuz 2008 Çarşamba

özledim seni...











özledim seni...

ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
'git artık' demek
'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa'
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek



Can Yücel